İletişimin en basit sözlük anlamı; kişilerin birbirlerini anlamasıdır.
Oysa iletişim, doğadaki tüm canlıların arasında farklı boyutlarda ve şekillerde var olan ve varolabilmeyi sağlayan en pozitif ve en güçlü silahtır.
İletişim kurarken sesin, kelimelerin, beden dilinin ve mimiklerin fark yaratan gücünü çoğunlukla unutuyoruz. İletişim bazen sözlü, bazen beden dili bazen de işaret dili olarak hayatın olmazsa olmazıdır.
Bir pandomim sanatçısı olduğunuzu ve duygularınızı sadece işaret ve beden dilinizle anlatmaya çalıştığınızı düşünün. Mesela bu yazıyı okumadan önce kurduğunuz son iletişimi pandomimle kurmaya çalışın. Ya da sadece işaretlerle anlatmaya çalışın. Hem anlatmak için hem de anlaşılmak için daha fazla efor sarfetmeniz gerekiyor öyle değil mi? Üstelik bunu yaparken duyma yetiniz de mevcut olmasına rağmen. Ama yine de yetmiyor, bir de karşımızdakinin bizi anlamak için çaba sarfetmesine ihtiyaç var. O halde çok eski bir reklam sloganı olan “iletişim sanattır” tam da bu durumu özetliyor aslında.
Günümüzde teknolojinin hayatımıza kontrolsüz bir hızla dahil olması, bizleri daha da iletişimsizliğe doğru sürükleyen bir girdap halini almaya başladı. Birbirimizle iletişimi çoğunlukla sosyal medya üzerinden kurarken aslında duymanın ve konuşmanın iletişim için ne kadar büyük bir güç olduğunu unutuyoruz öyle değil mi?
Peki ya elimizdeki bu gücün olmadığı bir dünyayı hiç düşündünüz mü?
TİD size birşeyler çağrıştırıyor mu?
Dünya Sağlık Örgütü’nün hazırladığı rapora göre 32 milyonu çocuk olmak üzere 360 milyondan fazla insan işitme kaybı ile yaşıyor. Ülkemizde yaşayan engelliler arasında en büyük kısmı oluşturan yaklaşık 4 milyonun üzerinde duyma ve konuşma yeteneğinden yoksun, işitme engelli var.
Duyma ve konuşma yeteneğinden yoksun olan insanlar İşaret Dili ile iletişim kurmaya çalışıyor. Ve bu iletişim karşısındaki duyan ve konuşan insanların onları anlamak adına çaba göstermemesi nedeniyle, bir süre sonra kendi dünyalarına çekilmeleri ile son buluyor.
İşitme engelli insanlarla iletişim kurmaya başladığınızda gördüğünüz ve duyduğunuz birçok şeyin aslında o dünya içerisinde ne kadar farklı anlamlar taşıdığına inanamıyorsunuz.
“Güneş batarken ses çıkarır mı?” sorusu benim gerçekle karşılaşma anım oldu.
Yaklaşık 1 sene önce TİD ( Türk İşaret Dili) eğitimine başlamamla bambaşka bir dünyanın var olduğunu öğrendim. Üstelik bu dünyayı çoğu zaman zorlaştıran da maalesef duyan ve konuşanlar olarak bizzat bizlermişiz.
Yabancı kalmamak adına bir çok farklı dili İngilizce, Fransızca, Almanca vb. öğrenmek için gösterdiğimiz çabayı “TİD” için göstermemiz gerektiği belki de bir çoğumuzun aklına bile gelmedi.
Bir çok yazı ve makalede İşitme engelliler diğer engel gruplarına oranla en dezavantajlı engelli grubu olarak tanımlanmaktadır. İşitme engelliler ile iletişim kurmanın temelinde duygu ve düşüncelerini iyi bir betimleme ile anlatmak yatıyor. Buna TİD ile düşünme mantığı deniyor. Ve temelinde çok daha sıkı bir iletişim ihtiyacını barındırmakta.
Çünkü düşünme yetisini oluşturan kavram öğrenimleri ve de soyut düşünme becerileri duyma engelleri yüzünden çok yavaş gelişiyor. İletişim kurmak, soyut düşünmek, okumak ve hatta yazmak gibi iletişimin temel taşları ne yazık ki sağlıklı bir şekilde oluşturulamıyor.
Ve bu çürük temel üzerine sağlıklı bir iletişim dünyası inşaa edilemiyor. Bu dünya içerisine bir adım attığınızda diğer adımlar peşi sıra geliyor.
Hayatınızda bir işitme engelliyle iletişim kurabilmek için sizin de kullandığınız aynı resmi dili biliyor olması yeterli değil. Anlatmak istediklerinizi sesle değil de sözcükleri “işaret dili” ile parmaklarınıza, vücut dilinize ve mimiklerinize dökebilmeniz gerekiyor. İşte bu da çoğumuzun farkında olmadığı bir dünya. İletişim kurmada yaşadıkları zorluklar zincir halinde iş bulamama, istedikleri eğitimleri alama ve hatta sosyalleşememe gibi devam ediyor.
İşte tam da bu nokta da bizlerin atacağı adımlar hayati önem taşıyor.
Duyduğunuz ve konuştuğunuz için sizi hiç anlamayan bir dünyada yaşadığınızı hayal edin. Hastaneye gittiğinizde derdinizi anlatamıyor, adalet ve yargı sistemine ihtiyaç duyduğunuzda anlaşılamıyor, diğerleriyle eşit eğitim alma hakkına sahip olamıyor hatta noter de bile tamamen iletişim hakkından yoksun bırakılıyorsunuz. Çünkü kimse sizi duymuyor, anlamak için çaba sarfetmiyor aynı dünya içinde diğerleriyle eşit haklara sahip olamıyorsunuz hiç birşey için. Sinema, tiyatro vb sanatsal etkinlikler ise zaten sizin dünyanız için değil. İnanın böyle tasvir etsek bile durumu tam anlatmaya yetmiyor cümleler.
Tek başıma ne yapabilirm ki diye düşünüyor olabilirsiniz. Sadece TİD öğrenmeye başlayın sonrası kendiliğinden gelecektir eminim. Hepimiz iş hayatında çok farklı yetkinlik ve uzmanlıklara sahibiz. Üreteceğimiz alternatif çözümlere sınır koyamayacağımıza inanıyorum.
Yeterki isteyelim yeterki bir adım atalım.