Bir varmış, bir yokmuş.
Memleketin birinde bir töre varmış.
Her şey töreye uygun yapılırmış.
Buna göre; elden ayaktan çekilip üretim dışı kalmış
yaşlılar, ücra bir köşede ölmeye bırakılıyormuş!..
Töreye uymayanlar ise ceza olarak yaşamdan koparılıyormuş!..
Uygulama öylesine katıymış ki, buna karşı çıkmak kimsenin
aklının ucundan bile geçmiyormuş.
★★★
Bu ülkede bilge bir adam ve onun babasını çok seven bir oğlu
varmış.
Adam belirli yaşı aşınca, oğlu onu sırtlayıp, ormanın
derinliklerinde bir yere getirip bırakmış.
Tam dönecekken “Baba şimdi nasıl geri döneceğim, ormandan
çıkışı nasıl bulacağım” diye sormuş.
Babası “Oğlum” demiş. “Sen beni sırtında taşırken,
ağaçlardan kuru dalları koparıp, geçtiğimiz yerlere bıraktım. Onları izleyerek
yolunu kolayca bulursun!..”
★★★
Oğul içinden “Bu adama kötülük yapılır mı” diye geçirerek
koyulduğu yolculukta kuru dallar sayesinde kolayca evine ulaşmış.
Babasının ormanda açlık ve susuzluktan ölmesine gönlü razı
gelmediğinden, töreye, yasaya aldırmaksızın yiyecek içecek götürmeye
başlamış!..
★★★
Günler günleri kovalarken, oğul her gidişinde, babasını
ülkede olup bitenlerden haberdar ediyormuş.
Bir gün tellallar yollara dökülüp “Her kim tokmaksız davul
çalmayı başarırsa, hükümdarımız onu vezir yapacak” diye bağırmaya başlamışlar.
Oğul bunu babasına iletince yaşlı adam “Bundan kolay ne var
oğlum” demiş. “Davulun içine arı doldur, hükümdarın huzuruna çıkınca, davulu
yuvarla, yeter!..”
Oğul da bunu yapmış ve vezirliği kapmış!..
Doğal olarak bunu babasından öğrendiğini de kimseye söylememiş!
★★★
Günler geçmiş, devran dönmüş, tellallar yine yollara koyulup
“Her kim külden urgan yapmayı becerirse, padişahımız ona sadrazamlık verecek”
diye duyurmuşlar.
Tabii oğul yine babasına koşmuş. Bilge, “Oğlum! Urganı taşa
koyar üzerine gazyağı döküp tutuşturursun. Al sana külden urgan!..” demiş.
Böylece oğul sadrazamlık mührünü bu kez de kimseye
kaptırmamış!..
★★★
Bir süre sonra yeni bir duyuru yapılmış:
“Her kim kağıtta ateş taşırsa, hükümdarımız kızını ona
verecek!..
Koca ülkede hiç kimse çözüm bulamayınca oğul, soluğu
babasının yanında almış.
Bilge ona da çözüm bulmuş:
“Çok kolay oğlum! Kağıttan bir fener yapar, içinde de mum
yakarsın. Al sana kağıt içinde yanan ateş!..”
Oğul bu sınavı da başarıyla geçince padişah “Sen bunları
kendi aklınla çözemezsin. Sırrını açıklarsan, hem kızımla evlendireceğim, hem
de hiçbir ceza vermeyeceğim” demiş.
Babasını çok seven kadirbilir oğul da her şeyi açıkça
anlatmış.
Padişah dikkatle dinledikten sonra “Demek ki yaşlılarımızın
beden güçlerinden değilse bile, akıl ve deneyimlerinden yararlanabilirmişiz”
diyerek, töreyi kaldırmış!..
★★★
Ege bilgesi değerli yazar Şadan Gökovalı'nın anlattığı
masaldan çıkaracağımız pay, büyük filozof Immanuel Kant'tan gelsin:
“Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça
yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır, ama görüş açınız genişler…”