İş hayatı tezatlıklarıyla beyin
yakan yalan bir dünya.
Yöneticilik eğitimi veren, ekibini yönetemiyor, iletişimciyim
diyen ekibiyle iletişim kuramıyor, halkla ilişkiler danışmanlarına bir şey
danışılamıyor, yönetici koçları kendi ekiplerini organize edemiyor.
Yani terzi kendi söküğünü dikemiyor.
Neden mi?
İşin içine para girince, deneyimden değil de keseden yenmesi
söz konusu olunca hepsinin içinden bir amatör çıkıyor.
Para devreye girince iletişim, “yapacaksın, edeceksin”
cümlelerine evriltiliyor.
Sermayesi iletişimin evrelerini anlatmak olanlar, konu kendi kazançları olunca iletişimi şu iki cümleye sığdırıyor. “Ama böyle olmak zorunda”
Bir de arada yalandan “peki sen ne öneriyorsun?” diye
soranlarda oluyor ama genelde sonunda aynı kapıya çıkıyor tüm cümleler. “Şartlar
böyle, böyle olmak zorunda”
Bir de duygusal yönden vurucu cümleler kuranlar da var. “İnan
ki elimden bir şey gelmiyor, gelse yaparım bilirsin”
Ama bu çark bir türlü kırılamıyor. Bana yapıldı ben
yapmamalıyım bakış açısı maalesef menfaatlerle aynı gemide ilerlemiyor.
En çok duyduğum, dinlediğim ya da deneyimlediğim iletişim
kazaları, itinayla yapılıyor.
Özetle iş hayatındaki o sahte imaj aynı sosyal medyada ki
sahte hesaplar gibi koca bir balondan ibaret.
Bir de bu yöneticilerin “ıh dedicileri” var.
“ıh dedicileri” kimler mi? Çok eski bir hikayedir bu.
Anneannem anlatırdı.
Bir oduncu varmış. Ormanda bir gün yine ağaç keserken bir adam gelmiş yanına, seyretmeye başlamış.
Oduncu baltayı kaldırıp ağacın gövdesine vurdukça, adam “ıh” diyormuş. Her baltayı ağaca vuruşunda tekrar etmiş bu “ıh” demeler.
Oduncunun garibine gitse de aldırmadan işini yapmaya devam etmiş. Akşam olup
güneş batmaya başlayınca oduncu kestiği ağaçları arabasına yüklemiş. Tam
arabaya binip gidecekken onu izleyen adam seslenmiş.
- n --- Benim yevmiyemi vermedin?
Ormancıya da mantıklı gelmiş, herkese gidip ne kadar çalışkan ne kadar güçlü olacağını anlatacağı için de mutlu olmuş ve yevmiyesini vererek yine gel demiş.
Ne demişler çok laf yalansız çok para haramsız olmazmış.