Günümüzde satış genel olarak “satıcıyla alıcı arasında yer alan ve malın alıcıya verilmesi, karşılığında da bedelinin alınması yoluyla gerçekleştirilen işlem” diye tanımlanmakta olsa da aslında çok daha geniş kapsamlı olarak hayatımızda yer alıyor.

Doğduğumuz günden itibaren ağlamamızla açlık fikrini annemize satmaya başlıyoruz. Hatta biraz daha büyüdükçe su ve süt isteğimizi bile değişik şekilde ağlayarak ayırt edilebilir bir fark yaratıyoruz.

Kimi zaman tv deki diziyi izleme fikrini evimizdeki diğer aile fertlerine, kimi zaman çocuğumuza istediği oyuncak yerine kesemize uygun olanı almak fikrini, kimi zaman iş hayatında yöneticimize fikrimizi satıyoruz. 

Yani aslında yaşam döngüsü içerisinde bir fikri , bir isteği karşımızdakine fayda mesajını ve sarmalayan değeri doğru lisan ile sunarak kabul ettirmeyi hedefliyoruz. Ve bunu iletişimin doğal bir stratejisi olarak görüyoruz.

Satranç oyunundaki bekleme hamlesi gibi kendi pozisyonumuzu değişikliğe uğratmayacak şekilde kimi zaman defansif kimi zamanda ofansif hamleler planlayarak ilerliyoruz hayatımızın her evresinde.

İster potansiyel aday olarak iş görüşmesi sırasında kendinizi satıyor olun, ister internet üzerinden ev satıyor olun, iyi satış deneyimini bilmek bir şeyleri daha etkili yapmamıza yardımcı olur. O halde aslında satış çokta korkulacak bir deneyim yada hayatımıza sonradan dahil olan bir yetenek değildir. 

Geçmiş yıllarda yakamızdan düşmeyen eski satış modeli satışçıları yüzünden bir çoğumuzda “Satış” kelimesi negatif şeyler çağrıştırıyor.

Satış yapmak istememenin başlıca nedenleri;

➢ Reddedilme korkusu

➢ Ürün veya hizmeti kendi beklenti ve düşüncesine göre değerlendirme (örn: ‘’ben olsam bunu almam’’)

➢ Müşteriye ön yargılı yaklaşım (örn: ‘’zaten almaz’’)

➢ Satış hedefi baskısı

Özetle; satış yapma fikrini bilinçaltınıza sattığınız gün bütün bu bahaneler kendiliğinden ortadan kalkar.

O halde satışın ne olmadığını bildiğimize göre satışın ne olduğunu da doğduğumuzdan beri biliyoruz. 

Satışı kendi deneyimlerime göre tanımlamam gerekirse, ihtiyacı doğru tespit edip ihtiyacı karşılayacak faydaları net bir şekilde ortaya koyduğunuzda ve “canınız isterse” kendiliğinden gerçekleşen bir döngüdür. Canımız istemediğinde ‘’ben de satış yeteneği yok’’ bahanesine sığındığımız bilinçaltımızın küçük bir oyunudur. 

Yapmak istemek ve yapmak istememek arasındaki koridora ister bahanelerinizi doldurur satışla aranıza duvarlar örersiniz, ister bu koridoru satışın hayatınıza katacağı kazançlarla doldurursunuz.

Ben satışın bana kazandırdığı bakış açısının hayatımın her alanında faydasını ve kolaylığını yaşıyorum. 

Şeçim sizin.